Zamansızlıklar…Neden sürekli bundan şikayet ederiz.Kendi zamansızlıklarımızın suçlusu,zamanmış gibi neden o zavallıya yükleniriz.Kaybolup giderken hayatın içinde hiç fark etmeyiz bile onu.Kimse sokulma zahmetini göstermez ona.Kimse dokunmaz,akrebine,yelkovanına…Duvarımızın bir köşesine asılmış bekler bütün gün.Canı hiç mi bir şey istemez?Elbette ki ister.Ama biz,onu soluğumuzun hışırtısından duymayız…Sürekli,tik tak diye sesler çıkarır zavallı.Bir bebek nasıl ağlıyorsa,o da aynen sesini duyurmaya çalışır sahibine ama nafile!Sabahları;işinize veya okulunuza gitmeniz için sizi uyarır devamlı.Dikkatinizi çekmek ister ama siz onu canını acıtırsınız ve sinirlenerek bir tane vurur,onu susturursunuz.Duvar saatleri hep kol saatlerine özenmiştir.Sahibinin tenine değmek,her saate bakışında mutlu olmak onların en büyük arzularıdır.Ama siz yok edersiniz bu arzularını.Fakat her şey siz bir gün yaşlanınca değişir.Boş ve soğuk duvarların ardında ondan başka ses duymazsınız.Konuşacağınız bir kimse yoktur etrafta.Zamanında ona yaptıklarınızı düşünür af dilemek istersiniz.Ama o hemen alarma geçer.Çünkü sahibine sağdıktı o!Ne kadar zamanı geçirse de,af diletmez sahibine kendisi için.Aynen önceden sizin yapmadığınız gibi…Çalar durur.Sizi sevindirmeğe çalışır.Aynı sizin daha önce yapmadığınız gibi…
0 yorum:
Yorum Gönder